17 Kasım 2012 Cumartesi

Buzulların Erimesinin Dünya Üzerindeki Etkileri

Küresel ısınma, Grönland’ın buzullarının tarihte hiç olmadığı kadar hızlı erimesine yol açıyor. Bilim insanları, Grönland’a 1.000 yıl ömür biçiyor.

ST. LOUIS - Bilim insanlarının tahminlerine göre, 2005’te Grönland’dan eriyerek denize karışan su miktarı 1996’daki düzeyinin tam iki katına çıktı. Grönlad buzullarının bütünüyle erimesi halinde tüm okyanuslardaki su seviyesi 7 metre yükselebilir. Grönland’dan yılda eriyen buzul miktarı İstanbul’un yıllık toplam su tüketiminin tam 300 katı. Yüzey sıcaklıklardaki artışın buzulların hızla erimesine neden olduğu biliniyordu, ancak NASA Jet Propulsion Laboratory uzmanı Eric Rignot ve University of Kansas öğretim üyesi Pannir Kanagaratnam’ın ortak çalışması Dünya’nın kuzey ucundaki buzul erimesinin sanılandan çok daha hızlı gerçekleştiğini ortaya koyuyor.Yılda 220 kilometre küp buzul eriyor. ABD’nin St.Louis kentinde bir konferansta konuşan NASA’ya bağlı Jet Propulsion Laboratory uzmanı Eric Rignot, Grönland’daki erimenin “her geçen yıl giderek daha hızlanacağını ve insanoğlunun erimenin ve sonuçlarının üstesinden gelemeyeceğini” ifade etti. Daha önce Grönland’ın eriyerek okyanusa karışacağı biliniyordu ancak bunun uzun yüzyıllar alacağı sanılıyordu, ancak son çalışma Grönland’a en fazla 1.000 yıl ömür biçiyor. 1996 yılında Grönland’da yılda 100 kilometre küp buzul erirken, bu rakam 2005’te 220 kilometre küp’e çıktı. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, bu rakam İstanbul’un yıllık toplam su tüketiminin tam 300 katına denk düşüyor (İstanbul yılda 0.73 kilometre küp su tüketiyor).

2 Kasım 2012 Cuma

Sandy Kasırgası



Sandy KasırgasıAtlantik Okyanusu'nda oluşan ve kayıtlara geçen en büyük kasırgadır. JamaikaHaitiDominik CumhuriyetiKübaBahamalarKanada (Doğu kesimi) ve ABD'yi (Doğu kesimi) etkilemiş kasırgadır. Kasırga Ekim 2012 tarihinde Atlantik'te oluşmuştur. Daha sonra iyice kuvvetlenmiştir. Günümüzde halen etkinliğini koruyan kasırga, ABD'ye ulaşmıştır. Onlarca insan ölmüştür.               Kaynak : http://tr.wikipedia.org

Japonya Depremi


11 MART 2011 BÜYÜK TOHOKU (KUZEYDOĞU 
HONSHU, JAPONYA) DEPREMİ (Mw: 9,0) 
BİLGİ NOTU 
JEOLOJİ ETÜTLERİ DAİRESİ
Yer Dinamikleri Araştırma ve Değerlendirme Koordinatörlüğü 
Aktif Tektonik Araştırmaları Birimi 
17 MART 2011 
ANKARA1

11 MART 2011 BÜYÜK TOHOKU DEPREMİ


11 Mart 2011 günü Japonya’nın kuzeydoğu kıyısında, okyanusta meydana gelen Mw: 9.0 
büyüklüğündeki deprem büyüklük açısından, aletsel dönemde dünyada meydana gelen en büyük 
depremler içinde beşinci sırada yer almaktadır. Tektonik konum açısından bu deprem Japonya’nın 
doğusunda, Pasifik levhası ile Kuzey Amerika levhası arasındaki Japon hendeği olarak 
adlandırılan dalma-batma zonunda meydana gelmiştir. Bu dalma-batma zonunda Pasifik levhası
yaklaşık 8 cm/yıllık bir hızla Kuzey Amerika levhası altına dalmaktadır. Deprem bu dalma-batmazonundaki mega-bindirme niteliğindeki bir faydan kaynaklanmıştır. Depremde yaklaşık 400 km 
uzunluğunda yüzey faylanması geliştiği öngörülmektedir.  
Japonya’nın kuzeydoğusunda, Honshu adası  kıyıları boyunca can kaybının 10 000 bini 
aşması beklenmektedir ve bu deprem Japonya tarihinde görülmemiş boyutta ekonomik zarara yol 
açmıştır. Depremdeki can kaybı ve ekonomik zararın bu denli fazla olmasının sebebinin, deprem 
sarsıntılarının yol açtığı yapısal  yıkımlardan çok, depremin tetiklemesiyle meydana gelen 
tsunamiyle ilgili olduğu rapor edilmektedir. Bu iki olay sonrasında iki nükleer santralde meydana 
gelen patlamalarla ortaya çıkan depremin yol açtığı nükleer kaza ise Japonya depremini ulusal bir 
afet olmaktan çıkarıp dünya çapında bir afete dönüşmüştür. 

Devamı :http://www.mta.gov.tr/v2.0/duyuru/duyurular/11-03-2011-japonya-dapremi-bilgi-notu.pdf


Kaynak : www.mta.gov.tr

15 Ekim 2012 Pazartesi

Kum Fırtınası


Kum fırtınası veya toz fırtınasıkurak ve yarı kurak bölgelerde yaygın olan meteorolojik olay. Kum fırtınası, boranın cephesinin gevşek kum ve tozun uçurulduğunda ortaya çıkar. Parçacıklar, uçurulma ve durdurulma ile nakledilir ve bir yerde toprak erozyonuna ve başka yerde depozisyona neden olur.
Sahra Çölü ve Arap Yarımadası çevresindeki kurak topraklar, İranPakistan ve Hindistan'dan gelip Umman Denizi'nde biriktirilen bazı katkılar ile birlikte, havadan inen kum ve toz başlıca kaynaktır. Çin'deki fırtınalar ise Büyük Okyanus'a tozları yerleştirir.
Sahra Çölü ve Arap Yarımadasının dışında ABD ile Kanada'da Rocky Dağları'nın doğusu boyunca uzanan Büyük DüzlüklerdeÇin'in İç Moğolistan Özerk Bölgesi'nden Moğolistan Cumhuriyeti'ne uzanan Gobi Çölünde ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunan Taklamakan Çölü'nde meydana gelen kum fırtınası bilinir.


Yağmur Ormanları


Yağmur ormanları, yıllık en az 1750-2000 mm yağışa dayalı, yüksek yağış miktarı ile karakterize ormanlardır.
Ekvator'dan itibaren kutuplara doğru 23°kuzey 27° güney enlemleri arasında yer alan tropikal yağmur ormanları, bütün seneyi kapsayan daimi sıcaklık ve nemlilik ile, devamlı surette büyüyen geniş yapraklı ağaçlar karakterize eder. Ağaçlar bütün sene yapraklarını bir taraftan dökerlerken, diğer taraftan yenilerini sürdükleri için, daimi yeşil ormanlar da denilir.
Yağmur ormanları; ilk görünüşte çok kesif bir bitki örtüsüne sahip olup, liyan ve epifit bitkiler bakımından son derece zengindir. Bu gür flora içinden güneş ışınlarının toprağa ulaşması çok yerde mümkün değildir. Bitki örtüsü yoğunluğundan dolayı ağaçların üst kısımlarına düşen güneş ışığının yalnızca % l'i ormanın alt kısımlarına ulaşabilir. Ormanların daha gevşek olduğu yerlerde ise orman altı ancak öğle vakti biraz aydınlanabilir. Ormanların içleri çok yerde zifiri karanlık ve muazzam bir sessizlik içindedir.
Hakiki yağmur ormanlarında birbirinden farklı üç kat göze çarpar. En üst kat pek devamlı değildir. Bu katı teşkil eden ağaçlar 40-50 m. yüksekliğinde olup, gövdeleri çok geniştir. Bu ağaçlar muazzam taçları ile ayrılırlar. Bu katı 25-35 m yüksekliğinde, fakat devamlılık gösteren bir orta kat takip eder. Asıl hacmin 2/3'ünü oluşturur. Buradaki ağaçlar birbirlerine girift bir şekilde karışmış haldedir.

14 Ekim 2012 Pazar

Gelgit

Gelgit veya med cezir, bir gök cisminin başka bir gök cismine uyguladığı kütle çekimi nedeniyle her iki cisimde meydana gelen şekil bozulmaları. En çok bilineni, her bir ay gününde Ay ve Güneşin göreli konumlarındaki değişmeler sonucu kütle çekimlerinde meydana gelen farklılıklar nedeniyle deniz seviyesindeki yükselme ve alçalmalardır.

Ay Etkisi



Ay yerküre etrafında dönerken yerkürenin bir yüzü Ay'a daima daha yakındır. Bu durumda Ay'a yakın yerdeki sular ay tarafından kendine doğru çekilirler. Bu arada kabaran suların arkasında bulunan boşlukları yanlardan gelen sular doldurur. Böylece Dünya’nın Ay'a bakan yüzeyinde sular yükselirken, diğer yerlerde alçalır. Bu yükselme ve alçalma birbirini devamlı izler.





                        

16 Eylül 2012 Pazar

Pamukkale Travertenleri Nasıl Oluşmuştur?

Traverten denilen kaya türü çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır

Pamukkale deki rermal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70mlik kısmi çökelmenin olduğu traverten katkatlarına dökülmekte ve ortalama 240-300m yol kat etmektedir Kaynaktan çıkan 356 Co sıcaklğında,içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidro Karbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbonmonoksit uçarak,kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır

Kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır Ancak ziyaretçiler tarafından katkatlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşacık haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedirFazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkilidir Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir


3D Sanal Tur İçin :  http://www.3dmekanlar.com/tr/pamukkale.html 


Kaynak : http://www.harbiforum.org 

Peri Bacalarının Oluşumu (Cappadocia-Kapadokya)



Kapadokya
peribacalarıKAPADOKYA'NIN KONUMU

Roma İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönemyazarlarından Strabon Kapadokya Bölgesi'nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtir. Bu günkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan kayalık Kapadokya Bölgesi ise UçhisarGöremeAvanosÜrgüpDerinkuyuKaymaklı,Ihlara ve çevresinden ibarettir.

peri bacalarıVOLKANLARIN PATLAMASI VE JEOLOJİK OLUŞUM

Kaya yapısı:peri bacaları

Kapadokya Bölgesi'ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif birer volkandı. Bu volkanla birlikte diğer çok sayıdaki volkanların püskürmeleri Üst Miyosen'de ( 10 milyon yıl önce) başlayıp, holosen'e (Günümüze) kadar sürmüştür. Neojen gölleri altındaki yanardağlardan çıkan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen'den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almıştır.

PeribacalarıPeri bacaları nasıl oluştu:

Vadi yamaçlarından inen sel suşarının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası" adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır.
Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üsy kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır.. Bu durum, peri bacalarının oluşumunda, rüzgar etkisinden çok yagmur sularının yüzeydeki akışının daha önemli oldugunu ortaya koymaktadır. Yağmur sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelismesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlıgı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Doğal Afet

Doğal afet, büyük oranda veya tamamen insanların kontrolü dışında gerçekleşen, mal ve can kaybına neden olabilecek tehlikeli ve genellikle büyük çaplı olay. Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri çok kısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. Bazı afetlerin yeryüzünün nerelerinde daha çok olduğu bilinmektedir. Örneğin deprem, heyelan, çığ, sel, donma gibi bazı afetlerin sonuçları depremde olduğu gibi doğrudan ve hemen ortaya çıkar. Ama kuraklıkta olduğu gibi bazılarının sonuçları ise uzun bir zaman sonra ve dolaylı olarak görülür.

Türleri

Bunlar doğrudan doğruya kaynağını yer kabuğu ya da yerin derinliklerinden alan doğal afetlerdir.

Meteorolojik kökenliler

10 Ağustos 2012 Cuma

Sel


DSİ XI. Bölge Taşkın Konferansı, 19 – 20 Haziran 2008, Edirne

Sel Risk Yönetimi*


Prof. Dr. Mikdat KADIOĞLU
İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği ve
Afet Yönetim Uyg-Ar Merkezi, 34469, Maslak,
İstanbul. kadioglu@itu.edu.tr, Tel: 0532 370 52 63

ÖZET


Seller,  neden oldukları afetler ile  birçok yaşamı tehlikeye atıp ağır ekonomik kayıplara yol
açarak toplumlarda büyük facialara/üzüntülere yol açar. Bunlar doğal olaylardır fakat doğru
önlemlerle oluşma ihtimalleri ve yaratacakları etkiler azaltılabilir. Ekonomik ve sosyal
zararları yanında seller ciddi çevresel sonuçlar da doğurabilir. Örneğin, büyük miktarda toksik,
vb. kimyasalların bulunduğu tesisleri sel basabilir veya sulak alanlar yok olabilir. Gelecekte
Türkiye‟de  de  büyük bir sel yaşanarak  daha fazla can kaybı ve  ekonomik zarar görülmesi
muhtemeldir. Gelecekteki olası sellerin oluşturduğu riskler hakkında öncelikle daha fazla
bilgiye ihtiyaç vardır. Küresel iklim değişimi, arazi kullanımındaki değişimler gibi birçok
faktör sel riskinin gelecekte nasıl olacağını ve  bu  risklerin ne kadar iyi yönetilebileceğini
etkileyecektir.

Kutup Işıkları





Kutup ışıkları veya Aurora BorealisKutup bölgelerinde gökyüzünde görülen, dünyanın manyetik alanı ile Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonuncu ortaya çıkan doğal ışımalardır.

Aurora kelimesi Roma Şafak Tanrıçası’nın isminden gelmektedir. Boreas’da Yunanca'da kuzey rüzgarına Pierre Gassendi tarafından 1621'de verilen isimdir. Cree halkı bu ilginç olaya Ruhların Dansı adını vermişler. Avrupa'da orta çağlarda auroraların Tanrıdan işaretler olduğuna inanılırmış. (Wilfried Schröder, Das Phänomen des Polarlichts, Darmstadt 1984).

Bu ışımalar, genellikle geceleri gözlemlenir, ağırlıklı olarak iyonosfer’de meydana gelir. Kutup aurorası veya kutup ışıkları olarak da anılır. Bu olgu yaygın olarak 60 ve 72 derece kuzey ve güney enlemleri arasında görünür, bu da arktik ve antarktik kutup dairelerinin içine düşer.

Kuzey enlemlerde bu etki aurora borealis(veya kuzey ışıkları) olarak adlandırılır. Aurora borealis'in görünme olasılığı, kuzey manyetik kutbuna yaklaştıkça artar. Manyetik kutbun yakınlarında oluşan auroralar tam 90 derece, fakat uzaktan kuzey ufkunu yeşilimsi bir parlaklıkla, bazen de güneş alışılmamış bir yönden doğuyormuş gibi soluk bir kırmızıyla aydınlatırlar. Aurora borealis sıklıkla gündönümlerinde oluşur.
Güney’deki oluşum, aurora australis(güney kutup ışıkları), benzer özelliklere sahiptir. Ancak Antartika’da, Güney Amerika’da ve Avustralya’da daha yüksek enlemlerden görülebilir. Australis anlamı ‘güneyin’ olan Latince bir kelimedir.
Auroralar bütün dünyadan ve diğer gezegenlerde de gözlemlenebilir. Daha uzun süreli karanlık ve manyetik alan dolayısıyla, kutuplara yakınlaştıkça daha çok görünür olurlar.

DÜNYADA GÖRÜLEN İKLİM ÇEŞİTLERİ


DÜNYADA GÖRÜLEN İKLİM TİPLERİ
 Dünya'nın hemen her bölgesinin kendine özgü bir  iklimi bulunmaktadır. Ancak, benzer iklim kuşaklarına sahip alanlar büyük iklim kuşakları  oluştururlar. Yüzlerce km2  lik sahaları  etkileyen büyük iklim gruplarına makroklima adı  verilmektedir.
Bununla birlikte, makro klima alanlarında bazen öyle yerler vardır  ki, buralarda görülen iklim özellikleri içinde bulundukları kuşaktan tamamen farklıdır. Makro klimalariçerisinde bölgesel farklılıklar gösteren, özel koşullu küçük iklim alanlarına damikroklima denilmektedir.
İklimler sıcak, ılıman ve soğuk  olmak  üzere üç guruba ayrılabilir. İklimlerinsınıflandırılmasında sıcaklık, yağış miktarı, yağış rejimi ve yağış - buharlaşma ilişkisi gibi ölçütler kullanılır. Şimdi, yeryüzündeki büyük iklimleri, bu iklimlerin özelliklerini ve  bu iklimlere uyum sağlamış bitki örtülerini inceleyelim.

7 Ağustos 2012 Salı

AFRİKA & VAHŞİ HAYVANLAR










Yanardağlar Ve Yanardağ Oluşumu Videosu

                   
http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber/2009/07/21/fft20_mf322182.Jpeg
Yanardağlar, yeraltındaki ergimiş kayaların, kaya parçacıklarının ve gazların yerkabuğundaki açıklıklardan püskürdüğü oluşumlardır. Art arda olan püskürmeler sonucunda maddelerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltiler de aynı biçimde adlandırılır. Yüzeye çıkan ergimiş durumdaki maddeler zamanla katılaşarak volkanik kayaları oluşturur. Depremler gibi yanardağların da çoğu levha sınırlarına yakın yerlerde bulunur. Öte yandan, nasıl ki levha sınırlarına uzak yerlerde zaman zaman deprem oluyorsa, bazı yanardağlar da levhaların iç bölümlerinde bulunur.
Magma
Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerden oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır. Kıvamı, su ve buz kristalleri içeren yarı erimiş durumdaki kar gibidir. Magmada ayrıca su ve sıvı haldeki gazlar bulunur. Bilim adamları, magmanın büyük çoğunluğunun astenosferde bulunmakla birlikte bir bölümünün de alt mantonun bazı bölgelerinden geldiğini düşünüyorlar.
Yanardağ püskürmeleri
Magmanın yerkabuğundan yükselerek yüzeye çıkmasına yanardağ püskürmesi adı verilir. Bir yanardağ, magmanın ilk kez yeryüzüne çıkmasıyla oluşur. Yanardağ bir kez oluştuktan sonra yeraltından magma geldiği sürece püskürmeler devam eder. İki püskürme arasında onlarca, yüzlerce hatta binlerce yıl geçebilir.
Astenosferdeki magma, ancak yeterince büyük bir ‘kabarcık’ oluşturacak biçimde biriktiği zaman litosfere doğru yükselir. Magmanın yükselmesine yol açan süreç, bozuk bir musluktan suyun damlamasına benzer. Bozuk bir muslukta su sürekli biçimde birikir fakat damla halinde düşmesi ancak yeterli ağırlığa ulaşması ile gerçekleşir. Magma da yeraltında yeterli ölçüde biriktiğinde ve yoğunluğu çevresindeki kaya kütlelerinden daha düşük olduğunda yukarı doğru çıkmaya başlar. Çoğu yanardağın altında magmanın biriktiği bir magma odası vardır. Püskürme sırasında yüzeye çıkan magma lav adını alır.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Tsunami


Tsunami Nedir? Tsunami Nasıl Oluşur? Nasıl Meydana gelir


Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kişi ölmüştür.
Tsunami, tarih boyunca can ve mal kaybı konusunda önemli etkileri olan doğal bir afettir.Kıyı bölgelerinde nüfus arttıkça tsunamilerin yol açtığı can kaybı da dünyada artmaktadır. Anadolu çevresindeki denizlerde tarih boyunca tsunamilerin oluştuğu bilinmektedir. Tsunami nedir?

Su

Bir oksijen ve iki hidrojen atomundan oluşan, oda sıcaklığında sıvı hâlde bulunan, renksiz, kokusuz ve tatsız madde. Su, canlılar için en önemli moleküllerden biridir.
Bazı hayvan ve bitkilerin vücudunda %90gibi yüksek bir oranda bulunabilir. Bitkilerde fotosentez için gerekli bir maddedir. Su, besin maddelerinin çözünmesi için gerekli olduğu kadar, besin maddelerinin yakılmasını sağlayan tepkimeler için de gereklidir.
Kanın büyük bir kısmı sudur. Kan, besinlerin ve atık maddelerin vücutta taşınmasını sağlar. Bitkiler kendileri için gerekli mineralleri su ile alırlar.
Su eşsiz fiziksel ve kimyasal özellikleriyle yeryüzündeki canlılığın en büyük destekçisidir. Atmosferdeki ve yerküredeki su, güneşten aldıkları ısı enerjisini güneş batınca açığa bırakarak gece ile gündüz arasında aşırı sıcaklık farklılıkları oluşmasını engeller. Örnek olarak, barajlar yapıldıkları yerlerdeki iklimi yumuşatırlar. Su bakımından kıtlık çeken çöllerde gündüz çok sıcak gece de soğuk olur.
Bu bölgelerde ancak bu ortama uyum yapmış canlılar yaşayabilir. Suyun bir özelliği de donduğu zaman buzlaşmasıdır. Su katı hâle geçtiğinde, yani buzlaştığında hacmi artar ve dolayısıyla öz kütlesi azalır.
Bu nedenle, buz su üzerinde yüzer. Eğer böyle olmasaydı, kışın denizlerdeki, göllerdeki ve derelerdeki sular buz tuttuğunda oluşan buz dibe batardı. Sonunda su içinde yaşayan canlıların tamamı ölürdü.
İnsanlar suyu (deniz, göl ve akarsu gibi oluşumları) enerji elde etmede (baraj), taşımacılıkta, spor ve eğlence amacıyla kullanırlar. Hemen hemen tüm uygarlıklar su kıyılarında yerleşim kurmuşlardır.


Doğanın Gücü Hortumlar

Hortum, kümülus bulutları ile bağlantılı olarak silindir şekilinde dönerek gezen bir rüzgâr türüdür. Bu "hortum" bulutlardan yere kadar uzanır ve büyük yıkıcı güce sahip olan bir doğa felaketidir. Hortumlar hakkında bir bilimsel teori ilk olarak 1917 yılında Alfred Wegener tarafından üretilmiştir ve bu teori günümüzde de doğru olarak kabul edilmektedir.

Bir hortumun meydana gelmesi çok karmaşıktır, ve hâlâ tatmin edici bir bilimsel açıklama ortaya sürülememiştir. Ayrıntılara yönelik soruların hepsi cevaplandırılamamış olmasına rağmen, bir hortum'un mekanik özellikleri iyi tanınmaktadır. Belli koşullar altında dünyanın her yerinde ve her zaman hortumlar oluşabilir. Atmosferin bir hortum üretmesinde, ne belli bir zaman ne de belli bir coğrafya sınırı bulunur. Ama bir hortum oluşma olasılığı az veya çok olan bölgeler ve zamanlar kabaca şekilde belirlenebilir.

Bir hortumun oluşabilmesi için atmosferin yüksek bölümlerine kadar çıkabilecek konveksiyon olması gerekir: Atmosferin katlarını zayıflatan, dik olarak göğe çıkan ve yükseldikçe soğuyan hava; atmosferin 1 - 2 kilometre yükseklerine kadar nemli hava bulunması ve bu nemli konveksiyonu başlatacak, güneş ışıklarının yere çarpmasıyla oluşan bir sıcak hava termiği.

Bu tür fırtınaların oluşması için katkıda bulunan diğer bir etken, havada ve bulutlardaki su buharında bulunan ısıdır. Ancak kondensasyon ile etkili hale gelen bu ısı katkısı hali hazırda var olan ısı ile birlikte bir nemli konveksiyon'u mümkün kılar. Nemli konveksiyon olmadan diğer koşullar, kücük-tromb denilen zararsız hortumlar oluşturabilirler ama eğer bu küçük-tromb'lar nemli konveksiyon termiği ile temasa geçerse bunlar da gerçek bir hortum oluşturabilir. Dünyanın kuzey yarımküresinde oluşan hortumlar, saatin tersi yönde, güney kümede oluşan hortumlar saat yönünde döner.




Kaynak : http://www.ebilge.com

Denizler


Deniz, bir okyanus ile bağı olan ve büyük bir alanı kaplayan ve genellikle tuzlu olan su birikintisidir. Terim genellikle okyanus terimi yerine de kullanılır.
Denizler Dünya yüzeyinin % 70'ini kaplamaktadır. Yeryüzünde kapladıkları 1,338 milyar km³ hacimle dünya üzerindeki su varlığının % 96,5'ini oluşturmaktadırlar. Ancak, deniz suyu ortalama % 3,5 oranında tuz içerdiğinden, halen oldukça pahalı olan arıtma yöntemleri uygulanmadan içme suyu olarak kullanılamamaktadır.
Denizler üzerinden gerçekleştirilen ticaret, hava yoluyla taşımacılığın gittikçe gelişmesine karşın, öneminden pek bir şey yitirmemiştir. Dünya ticaretinde aktarılan malların % 92'si, yılda 5,7 milyar ton, deniz yolu üzerinden taşınmaktadır. 




 kaynak : Vikipedi 


                          AkdenizTürkiye'deki, Antalya kıyıları

Çevre Sorunları

Dünyada Çevre Sorunları
Dünyanın hızla artan nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve artan deterjan gibi kimyasal maddelerin kullanımı giderek çevre kirliliğine neden olarak çevre sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak kirlenen hava, su ve toprak canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.

Dünyadaki Genel olarak çevre sorunları, insanların yaşadıkları hayat ortamının doğal yapısını tahrip etmektedir. Bu tahribat yaşamın yoğun olduğu alanlarda daha hızlı, yaşam ve yerleşimin olduğu bölgelerde daha yavaş olmaktadır. Bozulan bu doğal hayat çevre üzerinde yaşayan tüm canlıların yaşamlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Tüm Dünyada İnsanlar kendilerine daha rahat ve ferah yaşam koşulları sağlamak için doğal olarak çevreye zarar vermektedirler.


                                                                 
                                                                             








                Kaynak : forumdas.net



Doğa



Doğatabiatçevremaddesel dünya ya da evren.
Doğa; kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlıkların hepsini kapsar. İnsani faktörler etkin değildir. Madde ve enerji unsurlarından oluştuğu kabul edilir. İnsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç; canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın tümünü ifade eder. Bazen sadece; insan eliyle büyük değişikliğe uğramamış doğal güzelliklerini koruyan, genellikle kent dışı kesimi anlatmakta kullanılır.
Canlıların en geniş yaşam alanına "Doğa" denir.
          
          Kaynak : Vikipedi